Pelvik Konjesyon Sendromu'nun tanısının konulması, geçmiş zamanlar ile kıyaslandığında daha kısa ve kolay bir konumda olsa dahi hala oldukça zordur. Bununla birlikte, sendromun tanısı, vulva ya da vajen bölgesinde oldukça belirgin variköz damar genişlemelerine sahip olan hastalarda daha erken bir dönemde konulabilmektedir.
Bu duruma ek olarak, pelvik konjesyon sendromuna sahip olan hastaların yarısından fazlasında yumurtalık kistleri bulunmaktadır. Lakin, pelvik konjesyon sendromu ve yumurtalık kistlerinin oluşumu arasındaki bu bağlantının nedeni tam olarak açıklanamamakla birlikte bağlantının özellikle östrojen hormonunun aşırı uyarısına bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir.
Pelvik Konjesyon Sendromu'na Sahip Olan Hastaların Şikayetleri Nelerdir?
Pelvik Ağrı: Sıkça olup 6 aydan uzun sürmektedir. Çoğu hastada özellikle ayakta durma ve oturma esnasında daha da kötüleşmektedir. Azımsanamayacak bir oranda da regl öncesi veya sırasında ağrı meydana gelmektedir. Bununla birlikte, cinsel birleşme esnasında ya da birleşmenin hemen ardından hasta, kendisini oldukça fazla rahatsız eden bir ağrı ile de karşılaşabilmektedir.
Kasık bölgesinde varis oluşumu
Sıklıkla idrara çıkma
‘’Dismenore’’ yani ağrılı regl süreci
Makat bölgesinde hemoroid (basur) oluşumu
Vajina bölgesinde meydana gelen akıntı
Bel çevresinde ağrı görülmesi
Depresyon
Yorgunluk
Vulva / vajen bölgesinde varis oluşumu
Makat bölgesinde hissedilen rahatsızlık hissi
Karın ya da pelvis bölgesinde hassasiyetin meydana gelmesi
Vulva bölgesinde şişme ve dolgunluk olması
Pelvik Konjesyon Sendromu Nasıl Teşhis Edilmektedir?
Pelvik Ultrasonografi İncelemesi: Bu inceleme, hem ‘’transabdominal’’ yani ‘’karın üzerinden’’ hem de ‘’transvajinal’’ yani ‘’vajen yolu ile’’ yapılabilmektedir. Pelvik bölge toplardamar kan akımının detaylı bir biçimde incelenmesi hususunda, ‘’doppler ultrasonografik inceleme’’nin katkısı oldukça büyüktür.
Pelvik bilgisayarlı tomografi (BT) veya manyetik rezonans (MR) görüntülemesi: Bu yöntemler, pelvik bölge varislerinin detaylı olarak gösterilip incelenmesi noktasında oldukça kritik bir öneme sahip olan yöntemlerdir. Hem BT hem de MR, damarsal yapılar konusunda bilgi sağlayıp bu yapıların özellikle ‘’yumurtalıklar ve rahim’’ gibi diğer pelvik anatomik yapılar ile olan bağlantılarını ortaya koymaktadırlar. Kontrast boya ile yapılan manyetik rezonans görüntüleme yöntemi, inceleme sırasında radyasyon yaymadığından ötürü bilgisayarlı tomografik incelemeye kıyasla daha üstün bir yöntemdir.
Tanısal (Diagnostik) Venografi: Venografik incelemenin yapılabilmesi için, anjiografi bölümünde kullanılan görüntüleme cihazlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Genel olarak, bu işlemin yapılabilmesi adına sağ kasık toplardamarı kullanılmaktadır. Kasık toplardamarı içerisinde konumlandırılan tel ve kateter (plastik borucuk) yardımı doğrultusunda sol ile sağ yumurtalık toplardamarları ayrı ayrı görüntülenmektedir. Bu sayede toplardamarların sahip olduğu çaplar ile içlerindeki kan akışının yönleri belirlenmektedir.
Laparaskopik İnceleme: Bu incelemeye özellikle kronik pelvik ağrı yakınmasının çok fazla olduğu hastalar için başvurulmalıdır. Laparaskopik inceleme; pelvik variköz genişlemelere sahip olan hastaların %80 ila %90’ında yöntemin yatarak yapılıp uygulama esnasında karın içerisine karbondioksit verilmesinden dolayı faydalı olamamaktadır. Çünkü bu inceleme, variköz genişlemelerin büzüşmelerine sebebiyet vermektedir.
Pelvik Konjesyon Sendromu'nun Teşhisi İçin Kesin Kriterler Nelerdir?
4 mm’den büyük çaplı yumurtalık toplardamarının gösterilmesi
Pelvik bölge toplardamarları içerisinde yavaşlamış kan akışının olması (3 cm/saniyenin altında olması) ya da özellikle sol yumurtalık toplardamarı içerisinde tersine toplardamar kan akışının meydana gelmesi
Uterus yani rahim içerisinde yer alan toplardamarların (arkuat toplardamar) iki taraflı olarak pelvik genişlemiş damarlar ile olan bağlantılarının bulunması